İş Güvenliği Nedir?
İş güvenliği, yapılan işler sebebiyle oluşabilecek her türlü uzun ve kısa süreli sağlık problemlerini ortadan kaldırmak için yapılan çalışmaların geneline verilen addır. Ülkemizde iş güvenliği yalnızca işyerleri ile ilgili bir kavram olarak algılansa da, dünyaya bakıldığında iş güvenliği maddi karşılığı olan ve olmayan, yani yapılan her türlü işleri kapsamaktadır.
Örnek olarak evlerde yapılan mutfak işleri, bağ bahçe işleri, hobi çalışmaları veya dışarıdaki park, cadde gibi yapılan her türlü işin yapılışında alınan önlemleri gösterebiliriz. Ülkemizde yaşam güvenliği anlamında kullanılan bu tür işler, dünyada iş sağlığı ve güvenliği kavramını oluşturan işler sınıfına girer.
İş sağlığı ve güvenliği adı verilen kavram ülkemizde uzun yıllar işçi sağlığı ve iş güvenliği olarak anılmakta idi. Fakat 2012 yılında yayınlanmış olan 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunu ile iş sağlığı ve güvenliği (İSG) olarak anılmaya başlandı.
İş Güvenliğinin Amacı Nedir?
Bir işin yapılması esnasında veya o işin yapılması sebebiyle herhangi bir iş kazası yaşanma ihtimalini en aza indirmek, çalışma ortamında kişilerin güvenliğini tehdit edecek her türlü sağlık problemini veya meslek hastalığını önlemek, oluşmaması için önlem almaktır.
Yani bir kişinin bir işi yaparkenki sağlık durumuyla, bitirdiğindeki durumu arasında bir fark olmamasını sağlamaktır. Bunun sağlanması için alınacak olan her türlü iş güvenliği tedbiri, her işte farklılık göstermektedir.
İş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin yalnızca ağır ve tehlikeli işleri kapsadığını veya sadece bu tür işlerden doğabilecek iş kazalarına yönelik önlem alınmasını düşünmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Çünkü iş sağlığı ve güvenliği her işte, her meslekte, her çalışma ve her yaşam alanında, yani insanın olduğu her alanda, kişilerin sağlığının bozulmasını önlemeyi ve daha güvenli bir çalışma ortamı yaratmayı amaçlar .
İş Güvenliğinin Tarihsel Gelişimi
Dünyada iş kazası ve meslek hastalıklarına karşı işçilerin korunması için yapılan ilk yasal çalışma ve düzenleme 19.yüzyılın sonlarında gerçekleşmiştir. Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan işçi sınıfı, yine sanayi devriminde başlayıp gelişen toplumsal refahın bedelini ise ödemeye başlamıştır. Bir süre sonra bu durumun toplumsal adaletle örtüşmediği görülerek “iş kazaları ve meslek hastalıkları” konusunda yasal düzenlemeler oluşturulmaya başlanmıştır. Buna rağmen, sanayi devrimi yaşayan tüm ülkelerde teknoloji geliştikçe iş kazaları da aynı oranda artmaya devam etmiş ve “iş kazaları ve meslek hastalıkları” toplumun yine en önemli sorunlarının başında kalmaya devam etmiştir.
İş kazaları ve meslek hastalıklarına yönelik tarihteki ilk dikkati çeken kişi, M.Ö. 2600’lü yıllarda yaşamış olan Imhotep (Antik Yunan’da mimar, mühendis, hekim ve rahiplik yapmıştır) İmhotep’in ilk tespitleri, Mısır piramitlerinin yapımı esnasında meydana gelen kazalarda birçok kişinin ölmesi ve çalışanlarda sıklıkla bel problemlerinin yaşandığı olmuştur. Üstelik bu tespitleri modern tıbbın babası sayılan Hipokrat’tan yüzyıllar önce yapmıştır.
“İş kazaları ve meslek hastalıkları”na yönelik ilk bilinen kanun M.Ö.2000’lerde Babil döneminde “Hammurabi Kanunları” olarak ortaya çıkmıştır. Bu kanunda yer alan düzenlemelerle “iş sağlığı ve güvenliği”nin temelleri atılmıştır. İşbu kanun ile beraber, bir işi yaptıranı, o işin negatif sonuçlarından sorumlu tutan hükümler hayata geçirilmeye başlanmıştır.
İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bilinen ilk yazılı kaynak ise Antik Yunanlı düşünür Heredot’a dayanmaktadır. Heredot ilk kez, çalışanların verimini artırmak için onları yüksek enerji değeri taşıyan besinlerle beslenmesi gerektiğini belirtmiştir.
1847 yılında yürürlüğe giren On Saat Yasası ile beraber hem çalışma süreleri daha da kısaltılmış hem de işyeri denetimi ve müfettişliği yapısı oluşturulmuştur.